AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımı, sadece Türkiye’ye demokratik ve sosyoekonomik kazanımlar sağlamakla kalmayacak, Avrupa’nın ekonomik, siyasal, stratejik önem ve derinliğini artırarak AB’nin de bölgesel bir güçten tam anlamıyla küresel bir güce dönüşmesine katkıda bulunacaktır. Türkiye, demokratikleşme ve özgürlük alanlarını genişlettiği, küresel ekonomiye entegrasyonunu arttırdığı ve aktif dış politika uyguladığı dikkat çekici bir dönüşüm süreci geçirmektedir. Bu dönüşüm süreci sayesinde, Türkiye’nin refah seviyesinin yükselmesiyle birlikte toplumsal yaşamın her alanında vatandaşlarımız çağdaş standartların talepçisi olmuşlardır. Toplumun istisnasız tüm kesimlerini demokrasi ve kalkınma süreçlerine dâhil etmek gibi zorlu bir misyonu gerçekleştirme yolunda önemli adımlar atmaya devam etmekte kararlı olan Hükümetimizin, bu doğrultudaki en önemli araçlarından biri de hiç kuşkusuz AB süreci olmuştur. Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini sistematik, bütüncül, süreklilik arz eden ve etkin biçimde yürütmek amacıyla hazırlanan Türkiye’nin Yeni Avrupa Birliği Stratejisi, Siyasi Reform Süreci, Katılım Sürecinde Sosyo-Ekonomik Dönüşüm ve AB İletişim Stratejisi olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır. Strateji’nin üçüncü bölümünü oluşturan ve 2010 yılından bu yana uygulanmakta olan İletişim Stratejisi, siyasi reform süreci ve sosyo-ekonomik dönüşüm hakkında Türk ve AB kamuoylarında farkındalık yaratmak ve bu süreçte elde edilen kazanımların toplumsal tabana yayılmasını sağlamak üzere yeni yaklaşım ve araçlarla güçlendirilmiştir. Ancak son dönemde uluslararası konjonktürde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci, Cumhuriyetimizin ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma ve demokratikleşme projesidir. AB’ye üyelik sürecinde gerçekleştirilen her reform aynı zamanda daha güçlü ve daha demokratik bir Türkiye’nin inşasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ 3 yaşanan değişim, Türkiye-AB ilişkilerini derinden etkileyerek, İletişim Stratejisi’nin yeni koşullar ve önceliklere göre güncellenmesini gerekli kılmıştır. Suriye’den Ukrayna’ya, Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ya son dönemde yaşanan çarpıcı gelişmeler, düzensiz göç sorunu, terörizm ve ekonomik kriz uluslararası konjonktürün yanı sıra Türkiye-AB ilişkilerinde de bir paradigma değişimine yol açmış ve Türkiye-AB birlikteliğinin stratejik önemini her iki taraf için de artırmıştır. Bölgesel ve küresel ölçekte yaşanan sorunların Türkiye-AB ilişkilerine doğrudan yansımaları AB’ye üyelik sürecimiz açısından önemli işbirliği fırsatlarını da beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda, son dönemdeki en önemli gelişmelerden biri, hem ülkemizi hem de AB ülkelerini etkileyen Suriye kaynaklı düzensiz göçle mücadele için atılan somut işbirliği adımlarıdır. Bunun yanı sıra, 11 yıl aradan sonra ilk kez 29 Kasım 2015 tarihinde Brüksel’de düzenlenen Türkiye-AB Zirvesi’nde, Sayın Başbakanımız ve 28 AB üye ülkesinin Hükümet ve Devlet Başkanları, katılım müzakerelerinin yeniden canlandırılması, zirve toplantılarının yılda iki kez gerçekleştirilmesi, enerji ve ekonomi alanlarında üst düzey diyalog mekanizmalarının bir an evvel başlatılması, devam eden siyasi diyaloğa ivme kazandırılması, vize serbestisi diyaloğunun 2016 yılı Ekim ayında tamamlanmak üzere hızlandırılması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve terörle etkin mücadele edilmesi yönünde iradelerini ortaya koymuşlardır. Türkiye-AB ilişkilerinde Türkiye-AB Zirvesi ile yakalanan ivmenin ilk somut göstergesi 14 Aralık 2015’te 17 No’lu Ekonomik ve Parasal Politika Faslının müzakereye açılmasıdır. Türkiye - AB ilişkilerinin siyasi boyutunda yaşanan bu olumlu gelişmelerin, kamuoylarına da doğru ve etkin bir şekilde aktarılması, bu birlikteliğin sürdürülebilir bir zeminde kalabilmesi açısından çok önemlidir. Nitekim, son yıllarda yapılan kamuoyu yoklamaları, hem Türkiye’de, hem AB ülkelerinde Türkiye’nin üyeliğine olan desteğin azalma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bunun ötesinde AB’ye olan inancın AB üyeleri içinde de bir erozyona uğradığı söylenebilir. Uluslararası konjonktürü derinden etkileyen çarpıcı gelişmelerin de etkisiyle 2014 baharında gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimleri akabinde, AB karşıtı ve aşırı sağ partilerin yükselişi, AB’nin geleceğini belirleyen politikaların AB içerisinde daha fazla tartışılmasına yol açmıştır. Ayrıca, son dönemde küresel ölçekte tehdit haline gelen terör saldırıları yabancı düşmanlığını ve İslomofobiyi beslemiş ve AB’nin son on yılda mücadele ettiği ekonomik krizin yarattığı olumsuz sonuçlar ile birlikte Avrupa vatandaşlarının mevcut önyargılarının derinleşmesine neden olmuştur. Tüm bu değişiklikler Türkiye-AB ilişkilerinin katılım süreci boyutunda yeni güçlü adımların atılması ihtiyacını doğurmuştur. AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ 4 AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ Öte yandan, Türkiye-AB ilişkilerindeki dalgalı seyir ve AB üyesi ülkelerin siyasetçi ve vatandaşlarının Türkiye’nin üyeliğine karşı oldukları şeklindeki algı, Türk kamuoyunun AB üyeliğine ilişkin tepkisel bir tutum sergilemesine neden olmaktadır. Bu tutum çoğu zaman Türkiye’de AB üyeliğine karşı olanların sayısının arttığı şeklinde yorumlanmaktadır. Bugünkü ortamda iletişim boyutunda yeni bir hamle hem Türkiye, hem AB için zaruridir. Avrupa Projesi’ne böylesine kritik bir konjonktürde ivme kazandırılması, kader ve değerler birlikteliğinin geniş bir coğrafyada hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan haklarının korunması zemininde yükseldiğinin iyi algılanması büyük önem taşımaktadır. Avrupa Projesi’nin itici gücünü bu zeminde bulması, kamuoylarının ortak değerler ve hedeflere birlikte odaklanması ve atılan adımların zihniyet dönüşümü ile yaşama geçirilmesi esastır. Doğru yöntemlerle yürütülen etkin bir iletişim stratejisi, kamuoyunda Türkiye’nin üyelik yönündeki çabalarının ve reform sürecinin inandırıcılığını güçlendirecektir. Böylece AB üyeliğini halen isteyen, ancak bu hedefin gerçekleşeceğine ilişkin inançları azalan vatandaşlarımızın bu inançlarının tekrar canlandırılması mümkün olacaktır. Bu çabanın netice vermesi, bazı Avrupalı siyasetçilerin Türkiye’nin AB’ye katılımını iç politika malzemesi yapmaları sonucunda Türkiye’nin üyeliğine mesafeli yaklaşanların oranının giderek artmasına neden olan eğilimi tersine çevirmede etkili olacaktır. Bu kapsamda, 64. Hükümet Programı’nın da hedefleri çerçevesinde somut adımları ve yoğun bir etkileşim ağını temel alan Türkiye’nin Avrupa Birliği Stratejisi ve bu Strateji’nin önemli bir boyutunu oluşturan İletişim Stratejisi güncellenmiştir. Türkiye’ye ilişkin doğru resme bakılması, AB sürecine hem iç hem dış desteğin artırılması ve sürece ivme kazandırarak heyecanın yeniden uyandırılması anlayışıyla hazırlanan Avrupa Birliği İletişim Stratejisi’nin iki boyutu bulunmaktadır. Strateji’nin yurt içi iletişim boyutu, halkımızın AB’ye katılım sürecinin ülkemiz için bir çağdaşlaşma ve demokratikleşme projesi olduğuna ve her alanda yaşam standartlarını yükselteceğine ilişkin inancını güçlendirmeyi ve reformlara desteğini artırmayı hedeflemektedir. Önümüzdeki dönemde daha fazla ağırlık vereceğimiz İletişim Stratejisi’nin yurt dışı boyutu ise, AB kamuoyunda AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ 5 AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ ülkemize ilişkin olgu ile algının örtüşmesini sağlamayı, karşılıklı güveni yeniden oluşturmayı ve AB sürecindeki kararlılık, özgüven ve samimiyetimizi ön plana çıkarmayı amaçlamaktadır. AB İletişim Stratejisi’nin yurt içi boyutu çerçevesinde, 81 İl Valiliği bünyesinde yerelde AB ile ilgili çalışmalara destek olmak üzere birer “AB Koordinasyon Birimi” kurulmuş, farklı program ve projeler kapsamında AB ile ilgili konularda yerelde yürütülecek faaliyetler için mali destek sağlanmış, Türkiye-AB sivil toplum diyaloğunu destekleyen yüzlerce proje hayata geçirilmiş, yerel yönetimlerin AB’deki muhatapları ile ortak projeler yürüttükleri şehir eşleştirme mekanizmaları oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin farklı illerinde toplumun tüm kesimlerinin üyelik sürecimize ilişkin görüş ve katkılarını almak amacıyla “Sivil Toplumla Diyalog Toplantıları” gerçekleştirilmiş, AB’ye üyelik süreci, Türkiye-AB Mali İşbirliği ve Avrupa Birliği Programları gibi konularda kamuoyunu bilinçlendirmeye yönelik belgesel filmler, kamu spotları ve yeni yayınlar kamuoyu ile paylaşılmıştır. Unutulmamalıdır ki, toplumsal tabandaki demokratik ve sosyo-ekonomik dönüşüm beklentisinin karşılanmasında, AB en önemli dayanak olma niteliğini sürdürmektedir. Yaşanan büyük sosyo-ekonomik dönüşümün sürdürülebilir olması ve köklü bir şekilde yerleşmesi bakımından gerçekleştirilen mevzuat çalışmalarının hayata geçirilebilmesi için zihinsel bir dönüşümün de buna eşlik etmesi büyük önem arz etmektedir. AB sürecine toplumsal zeminde sahip çıkılması ve AB reformları ile ilgili olarak toplumun, karar alıcı ve uygulayıcılara taleplerini yansıtması Türkiye’de kamu ve özel sektörde bu zihinsel dönüşümün gerçekleşmesini hızlandıracaktır. Bu bağlamda, değişim ve dönüşümün başarılı bir şekilde yönetilmesi hem siyasi planlamaya hem de toplumsal uzlaşı oluşturmaya dayanmalıdır. Türk kamuoyunun değişim ve dönüşüm yönündeki beklentilerinin karşılanmasında ve toplumun tüm kesimlerinin demokratikleşme ve kalkınma sürecine dâhil edilmesinde en önemli araçlardan birinin, Türkiye’nin AB süreci olduğu vurgusu özellikle yapılmalıdır. Toplumsal tabandaki beklenti ile siyasal düzeydeki reform çalışmaları arasındaki bağlantının kurulması, Türkiye’de AB sürecine ilişkin sahiplenmeyi güçlendirecektir. AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ 6 Sahiplenme, AB sürecinde kilit bir kavramdır. AB yolu gönüllü iradenin yoludur. Karar vericiler ve uygulayıcılar ile vatandaş arasındaki etkileşim ise, Türkiye’nin AB reform sürecinde dönem dönem duraklama ve kararsızlıklar yaşadığı yönündeki yanlış algının kırılmasını sağlayacaktır. Ayrıca, Yurt Dışı İletişim Stratejisi çerçevesinde; Türkiye ve AB kamuoyları arasında kalıcı iletişim köprüleri kurmayı ve Türkiye’nin imajına katkıda bulunmayı amaçlayan, AB kamuoyuna yönelik genel ve üye ülkelere göre farklılaştırılmış özel stratejileri hayata geçirecek eylem planları uygulanacaktır. Yurt Dışı İletişim Stratejisi’nin etkinliğini artırabilmek, hedef kitlelere uygun mesajları uygun söylem ve araçlarla iletebilmek adına söz konusu ülkelerin siyasi-kültürel dokusuna, hassasiyetlerine ve diline hakim profesyonel uzmanlarla çalışılmasına özen gösterilecektir. Bunun yanı sıra, görev alanları itibarıyla yurt dışına yönelik iletişim, tanıtım ve lobi faaliyetleri yürüten kurum ve kuruluşlarımızın, AB’ye yönelik çalışmalarına mutlaka AB perspektifi katılması yönünde öncülük edilecektir. Nitekim, Avrupa Projesi gönüllü irade temelinde yükselen, vizyon ile pragmatizmi birleştiren, birlikte yaşama ve birlikte çalışma iradesini pekiştiren bir zeminde güç kazanır. AB ile yakın coğrafyası arasında oluşabilecek önyargıların giderilmesi ve AB Projesi’nin temel felsefesinin yaşatılması bakımından, Türkiye’nin konumu ve özellikleri güçlü bir etki sağlama potansiyeline sahiptir. Aynı şekilde Türkiye’nin ekonomik ve siyasi anlamda AB’ye sağlayacağı katkıların “Güçlü Türkiye, Güçlü AB” vurgusuyla öne çıkarılması Türkiye’nin üyeliği yönündeki engellerin aşılmasında önemli bir etken olacaktır. Türk ve AB vatandaşlarının farklı platformlarda daha fazla bir araya gelerek birbirlerini tanıması ve ortak çalışma kültürünün yerleşmesi, kültürel ve kimliğe dayalı farklılıkların AB içerisinde bazı kesimlerce öne çıkarılandan çok daha az olduğunun anlaşılmasında ve mevcut negatif algının kırılmasında bir diğer önemli faktör olacaktır. İletişim Stratejisi’nin her iki boyutunda da, hedef grupların bilgi ihtiyaçlarını, algılarını ve hassasiyetlerini dikkate alarak, kısa ve orta vadeli öncelikler doğrultusunda yeni iletişim kanallarının da etkin şekilde kullanıldığı esnek, proaktif ve hedef kitleler ile kalıcı diyalog mekanizmaları kurmaya ve sürdürmeye odaklı, toplumun tüm kesimlerinin katılımının ön plana çıkarıldığı bir yaklaşım benimsenecektir. İletişim Stratejisi, kısa vadede paydaşlarla etkili iletişim kurmayı ve yürütülen çalışmaların başarısını göstermeyi; orta vadede ise, paydaşların davranış ve algılarını değiştirmeyi hedeflemektedir.
Yazının Devamı Burada